Dişler her yemek yedikten sonra fırçalanmalıdır. Dişte kalan gıda artıkları bir müddet sonra glikoz yani asit haline dönüşür ve çürümeye neden olur. Sadece dış değil iç cephe de mutlaka fırçalanmalıdır. Dişlerin 4 tane yüzeyi vardır.
Diş Fırçalama Nasıl yapılmalı ve Süresi Ne olmalıdır?
Dış, iç, çiğneyici ve diş arası yüzeyler iyice fırçalanmalıdır. Diş arasındaki olukları fırçanın kıllarının girmesini sağlamalıyız. Bunun için dişe 45 derecelik bir açıyla yaklaşıp o şekilde fırçayı sürmek gerekir. Sadece ileri geri değil oval hareketlerle fırçalayalım. İç tarafları da fırçalamak gerekir.
Bu süre mutlaka 2-3 dakika olmalıdır. Dişlerin de canlı olduğu unutulmamalı, zedelemeden fırçalamaya özen gösterilmelidir. Basınçla diş fırçalamamak gerekir. Diş fırçanız 1 ay içinde deforme oluyorsa diş fırçalama tekniğiniz yanlış demektir. Diş macunu ise az olabilir. Çok sürmeye gerek yoktur. Diş etleri ve dil de mutlaka fırçalanmalıdır.
Düzenli diş fırçalamak dişleri beyazlatır mı?
Mevcut olan beyazlığı korur. Yediğimiz ve içtiğimiz gıdalar dişlerin üzerinde kalabilir. Bu genelde dişlerin rengini bozar. Fırçalamak bu diş boyayan gıdaların dişlerden uzaklaşmasını sağlar. Düzenli fırçalama dişlerin pırıl pırıl olmasını sağlar. Dış, iç, çiğneyici ve diş arası yüzeyler iyice fırçalanmalıdır. Diş arasındaki olukları fırçanın kıllarının girmesini sağlamalıyız. Bunun için dişe 45 derecelik bir açıyla yaklaşıp o şekilde fırçayı sürmek gerekir. Klasik diş fırçası ya da elektrikli diş fırçası tamamen kişinin kendisine bırakılır. İkisi de kullanılabilir, hemen hemen aynı etkiye sahiptirler. Normal diş fırçası ile maksimum bir dakikada yapılan hareket sayısı elektrikli fırçada çok daha fazladır. Bu nedenle elektrikli diş fırçasının dişler üzerindeki etkisi normal fırçaya göre daha fazladır. El becerisini kaybetmiş yaşlı hastalarda ya da çocuk hastalarda elektrikli diş fırçası kullanımı daha faydalıdır.
Fırçalama sırasında yaşanabilecek olumsuzluklar nelerdir?
Dişlerinizi fırçalama sırasında diş etlerinizde kanama olursa, bunun nedeni bu bölgelerin temizlenememiş ve bakteri plağı ya da taşla çevrili olmasındandır. Kanama olduğu zaman fırçalamayı bırakmamanız gerekir. Sadece fırçalama sırasında daha fazla dikkat edilmesi gerekir. Diş etlerindeki kanamalar belli bir süre sonunda kesilmezse, ağzınızda diş taşı oluşumları olabilir ya da doğru bir şekilde fırçalamayı yapamıyor olabilirsiniz. Diş fırçaları her zaman kişiye özel kullanılmalı ve 2-3 ay arayla yenisiyle değiştirilmelidir. Özellikle diş ipi ve ara yüz fırçalarının kullanılmasının ihmal edilmemesi gerekir.
Fırçalama sırasında yapılan hatalar nedir?
Diş fırçalarken yapılan en büyük yanlış sadece dişlerin fırçalanmasıdır. Diş fırçalanırken mutlaka diş etlerinin de fırçalanması gerekmektedir.
Dişlerde çok kısa süreyle yapılan fırçalamalar faydalı etki göstermeyecektir.
Diş fırçalarken yapılan yapılan diğerbir hata, diş macununun gerektiğinden fazla kullanılmasıdır. Diş macunu fırçanın üzerine nohutun yarısı kadar konulmalıdır. Bu arada 6 yaş altındaki çocuklarda diş macunu daha da az kullandırılmalı, 12 yaş üstündeki çocuklara ise diş fırçalamadan sonra, 3-4 defa ağızlarının suyla çalkalatılması sağlanmalıdır.
Sadece diş macunları ve gargaralardan fayda beklenmesi de yanlış bir tutumdur. Diş fırçalama düzgün yapılmadığı takdirde, dişlerin temizlenmesi mümkün olmayacaktır.
Ağız içinde olan çarpık yapıda dişlerin fırçalanması sırasında, fırçanın dişin konumuna uygun şekilde hareket ettirilmesi gerekir.
Dişler için kullanılan diş tozunun fazla kullanılmaması gerekir.
Çok uzun süre devam eden fırçalama derece zararlıdır.
Aşırı oranda güç kullanıp, diş etlerinde ve dişlerde aşınmaya sebep olmak, fırçalama sırasında yapılan hataların içinde yer alır.
Diş duşu :
Yani ağız duşu dişlerin temizliği için geliştirilmiş hava ve suyu dişlerin üzerine çıkan bir cihazdır. Bu diş fırçasının yaptığı işi yapmaz ama diş fırçalamasının eksik yaptığı yönleri tamamlar. Kullanılması önerilir. Diş fırçasının kıllarının ve diş ipinin ulaşamadığı noktalara ulaşarak dişlerin temizlenmesini sağlar. Ağzında protez,implant ya da köprü olan kişilerin kullanması gereklidir. Doğal dişlerin temizliği için de faydalıdır. Cihazın ucuna herkesin kullanabileceği uçlar takılır. Uçları değişebilir. Cihazın haznesine içme suyu üstüne de gargara ilave edilir. Temizlik bu şekilde daha iyi yapılabilir. Kanaması olan, ağrılı hassas dişler nazik fırçalanmalıdır. Elbette bunun öncesinde diş hekimine gitmek ve bu hassasiyetlerin nedenini öğrenmek önemlidir.
Hassas Diş:
Hassas dişler genelde diş eti çekilmesinedenlidir. Diş etinin altında kalması gereken kısımlar açığa çıkınca çekilme oluşur. Hekime gitmek gereklidir. Doğru diş fırçası ve diş macunu da seçerek durum ortadan kalkar. Beyazlatıcı diş macunları içeriğinde aşındırıcı partiküller bulundurduğundan hassas dişlere sahip kişiler tarafından kullanılmamalıdır. Diş fırçası kıllarının uçları yuvarlatılmış olmalıdır. Sağlıklı olan şekli budur.
Pedodonti (Çocuk Diş Hekimliği), 0-13 yaş grubu çocukların süt ve daimi dişlerinin sağlıklı olarak korunmasını, çürük, travma, kalıtımsal ve benzeri etkenlerin bu dişlerde oluşturduğu sorunların giderilmesini amaçlayan bir anabilim dalıdır. Pedodonti, bebeklik çağından itibaren çocukların ağız-diş sağlığını ve çene-yüz bölgesi gelişimini takip ve tedavi eden, aynı zamanda koruyucu önlemleri de içine alan diş hekimliği dalıdır. Pedodontistler bu dönemde bebek, çocuk ve gençlerin ağız diş sağlığı gereksinimlerine göre önleyici ve tedavi edici her türlü tedavi ve koruyucu uygulamaları gerçekleştirmektedirler.
Diş Fırçalama: Hepimiz için değişmez bir kural günde 2 kere 2 dakika! Peki kaçımız hiç ertelemeden bu kurala uyabiliyoruz. Çok zor dediğinizi duyabiliyoruz. Biz diş hekimleri içinde bile çok zor! Bu yüzden çocuklarımızın mucizevi bir şekilde dişlerini fırçalamasını beklemememiz lazım. Keşke doğduklarında sihirli sözcüklerimiz olsa ve her gün unutmadan dişlerini fırçalayabilseler. Ama yok … ve bu konuda bize çok iş düşüyor.
Peki ne yapabiliriz?
Çocuklarımızın hayatları boyunca sağlıklı dişlere sahip olmaları için doğduklarından itibaren ağız ve diş temizliğine dikkat etmemiz lazım. Evet doğru duydunuz doğduklarından itibaren. Çocuklarımızın ağız dokularının temizliği için dişlerinin sürmesini beklememize gerek yok. Gazlı bez veya temizleme mendilleri gibi araçlar ile özellikle gece emzirmelerinden sonra temizlemeye özen göstermemiz gerekiyor. Ayrıca bolca su içmelerini sağlamakta ağız dokuları ve dişlerinin temizliği için yararlı olacaktır.
Dişleri sürdükten sonra artık diş fırçalamayı eğlenceli bir oyuna çevirebiliriz. Evin birçok köşesinde diş fırçası bulundurmak, hatırlamalarını ve alışkanlık haline getirmelerini sağlayabilir.
Ebeveynlerin hep beraber diş fırçalaması davranışı kabullenmesini kolaylaştıracaktır.
İnternette diş fırçalama ile ilgili şarkılar, oyunların izlenmesi, bu şarkılar ile birlikte dişlerini fırçalamaları zorunlu bir aktiviteden çok bir oyunmuş gibi hissetmelerini sağlayabilir.
Çocuğunuzun odasının veya banyonun sıklıkla görebileceği alanlarına diş fırçalamasını hatırlatacak resimler, notlar asabilirsiniz.
Diş fırçalamayı kendi alışkanlıkları haline getirebilmek için çalışsak ta 9-10 yaşına kadar mutlaka eşlik etmeliyiz.
Çocuğumuzun ilk dişi sürdükten sonra 6 ayda bir çocuk diş hekimde kontrollerinin yapılması koruyucu tedaviler, detaylı ve doğru bilgi alabilmeniz için gereklidir.
Çocuklar İçin Nasıl Bir Diş Fırcası Seçilmelidir?
Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme işlemi nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (Ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir.
Diş çürüklerinin kontrolü ve engellenmesi için flor kullanımı diş hekimliği
alanında uzun yıllardır güvenli ve etkili bir yöntem olma özelliğini sürdürmektedir.
1. Florür nedir?
Flor iyonu, insan vücudu için yaşamsal değeri olan yedi eser elementten biridir Bu element, kimyasal yapısı gereği insan vücuduna sistemik olarak alındığında kemikler ve gelişmekte olan dişler gibi mineralize dokulara özel bir bağlanma göstermektedir. Dişleri çürüğe karşı koruduğu ve güçlendirdiği bilinen bir element olması nedeni ile, 50 yıldan daha uzun süredir Avrupa, Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde diş çürüklerinin önlenmesinde ve kontrolünde kullanılmaktadır.Doğru kullanıldığında diş çürüğünün önlenmesinde oldukça etkili ve güvenilir bir yöntemdir.
2. İnsanlar florürden hangi yollarla yararlanabilirler?
Flor insan sağlığı için iki yolla alınabilir. Sistemik olarak organizmaya içme sularının, sofra tuzlarının, sütün florürlenmesi gibi yöntemlerle veya tabletler ile katılabilmektedir. Yüzeyel olarak ise bireyler diş çürüklerinden korunmak için evde florürlü diş macunları ve ağız gargaralarını kullanabilirler. Ayrıca diş hekimleri, gerekli gördüklerinde, çocuk ve ergen hastalarını diş çürüklerinden korumak ve onların dişlerini ağızda oluşan asitlere karşı güçlendirmek için klinik koşullarında jel ve vernik gibi araçlarla fluorür uygulayabilirler. Günümüzde bunun koruyucu etkisinden, dişlerin sürmesinden sonra yapılan yüzeyel uygulamalar ile sürme öncesi dönemdeki sistemik uygulamalardan daha fazla yarar sağlandığı bilinmektedir.
3. Florürün yararları nelerdir?
Florür diş minesini ağızda oluşan asitlere karşı dirençli hale getirir, ağızda çürük yapıcı
özellikteki bakterilerle savaşmaya yardımcı olur. Diş minesinin kristal yapısında meydana
gelen bozulmayı önler, yeniden onarılmasını kolaylaştırır. Yapılan kanıta dayalı araştırmalarda, florürün diş çürüğünden korunmada ve çürük kontrolünde hem güvenilir hem de çürük sıklığının düşürülmesinde oldukça etkili olduğu ortaya konmuştur. Güncel araştırmaların güvenilirliğinin en yüksek derecede kanıtlandığı yani bir başka deyişle en güvenilir bilgileri veren meta-analizleri ve klinik rehberleri içeren araştırma sonuçları incelendiğinde florür verniğinin yılda 2 kez uygulanmasının diş çürüklerini engellemede başarılı olduğu kesin bir bilgidir.
4. Florürlü diş macunları ile diş fırçalamanın yararları nelerdir?
Florürlü diş macunu ile düzenli olarak dişlerin fırçalanması, bir yandan mekanik olarak dişler üzerindeki mikrobiyal plağın uzaklaştırılmasını sağlarken, diğer yandan diş minesinin
yüzeyinde düşük dozda florürün hazır bulunmasına katkıda bulunmaktadır. Ağızda bulunan düşük dozdaki florür, diş minesinde oluşmaya başlayan çürük lezyonunda bulunan kristal yapıyı remineralize eder (çürük gelişiminin erken basamaklarında mine dokusunda kaybedilen kalsiyum, fosfat ve diğer iyonların tekrar mine yüzeyinde birikmesi yani sertleşmedir- yeniden kireç çökelmesini sağlar) ve diş minesinde asit ataklarına daha dirençli bir yapı meydana getirir. Florürlü diş macunlarının kullanımı ile diş çürüğünün tamamen önlenebileceği düşünülmemelidir. Çocukların dişlerinin doğru miktarda florürlü diş macunları ile fırçalanması, düzenli olarak diş ipi kullanılması, koruyucu uygulamalar, düzenli olarak dişhekimi kontrolüne gidilmesi ve sağlıklı beslenme durumunda diş çürüğüne karşı etkili bir şekilde korunulmaktadır.
5.Çocuklarda fluorürlü diş macunu kullanımına ne zaman başlamalı?
Türk Pedodonti Derneği, Amerikan Çocuk Diş Hekimliği Akademisi ve Avrupa Çocuk Diş
Hekimliği Akademisi bebeklerin ilk dişlerinin sürmesinden 3 yaşına kadar sürüntü (sıyırma)
şeklinde ya da pirinç tanesi kadar çocuk diş macunu kullanılması önerilmektedir. Yutkunma
refleksinin geliştiği 3 yaşından sonra bezelye tanesi büyüklüğünde diş macununa geçilmelidir. Diş çürüğü riski düşük olan, 1 yaşından sonra gece beslenmesi yapmayan, annesinin ağzında aktif diş çürüğü bulunmayan, şekerli ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme yapmayan, liften zengin katı beslenmeye geçişi başarmış 3 yaşından küçük çocuklarda florür içermeyen diş macunları kullanılabilir. Bununla birlikte, küçük çocuklarda bu koşulları sağlamak ebeveynler için genellikle güç olduğundan, 6 aydan sonra 2 yaşına kadar 500 ppm florür içeren çocuk macunlarının sürüntü şeklinde kullanılması ve diş fırçalamanın ebeveyn tarafından yapılması önerilmektedir.
Tavsiyer:
Bu bilgilere ulaşabilmek için bebekler ilk süt dişinin sürmesinden sonra ve bir yaşına kadar
ilk diş muayenesi için mutlaka bir çocuk diş hekimine götürülmelidir. Çocuklar için geliştirilmesi gereken ince motor beceriler arasında bulunan diş fırçalama, doğru kalem tutma, ayakkabı bağcıklarını bağlayabilme gibi becerilerin de kazanıldığı 8-9 yaşlardan başlayarak çocuğun kendisi tarafından tam anlamı ile başarılabilmektedir. 4-5 yaşlarına kadar ebeveyn tarafından, 5-9 yaşına kadar ebeveyn gözetiminde diş fırçalama çocuk için ideal olandır. 9-16 yaş arasında da bir diş hekiminin kontrolünde çocuğun ağız hijyen durumu düzenli olarak izlenmelidir.
Yüksek çürük riskine sahip, 6 ay-2 yaş arası çocuklarda sürüntü şeklinde 500 ppm fluorür konsantrasyonuna sahip macunun, 2-6 yaş arası çocuklarda 1000 ppm konsantrasyona sahip macunun yarım bezelye tanesi büyüklüğünde, 6 yaş ve üstü çocukların 1450 ppm konsantrasyona sahip macunların bezelye tanesi kadar kullanılması önerilmektedir.
Yaş gruplarına göre diş macunlarındaki florür konsantrasyonları ve günlük kullanım miktarları:
Yaş Grubu
Florür konsantrasyonu
Günlük Kullanım
Günlük Kullanım Miktarı
6 ay-2 yaş
500 ppm
Sabah kahvaltıdan sonra ve
akşam yatmadan önce 2 kez
Sürüntü şeklinde
2-6 yaş arası
1000 + ppm
Sabah kahvaltıdan sonra ve
akşam yatmadan önce 2 kez
Yarım bezelye
büyüklüğünde
6 yaş ve üstü
1450 ppm
Sabah kahvaltıdan sonra ve
akşam yatmadan önce 2 kez
Bezelye
büyüklüğünde
Florür içeren diş macunlarının, ağız gargaralarının ve diş iplerinin kullanımı bireyin
evde uygulayabileceği yöntemler iken, flüorür vernik ve jelleri ise profesyonel
uygulamalardır. Bu uygulamalar diş hekimleri tarafından, klinik ortamında, diş hekimi
ünitinde, gerekli önlemler alınarak yapılmalıdır. Bu uygulamalardan önce çocuğun diş
çürüklerinin tedavi edilmesi ve ağız hijyeninin iyileştirilmesi gereklidir. Yüzeyel florür
uygulamalarının bir kez uygulanmasının bir yararı yoktur, çocuğun en üst düzeyde yarar
görebilmesi için her diş grubunun sürmesinden sonraki üç yıl boyunca devam ettirilmesi ve en az yılda iki kez yapılması gereklidir. Özellikle süt dişlerinde çürük ve dolgu bulunan çocuklar, erken çocukluk döneminde diş çürüğü ile tanışan çocuklar, sabit ortodontik tedavi gören çocuklar ve sağlık sorunları nedeniyle özel gereksinimi olan bireyler mutlaka yüzeyel florür uygulamalarından yararlandırılmalı ve bir çocuk diş hekiminin düzenli takibinde olmalıdır.
Florür verniği nedir?
Florür verniği diş çürüğüne karşı korunmaya, çürüğün gelişimini yavaşlatmaya ve
durdurmaya yardımcı, ağızda yavaş ve uzun süreli florür salımı sağlayan bir yöntemdir.
Vernikler reçine benzeri içerikleri ile florürün diş minesinin yüzeyine tutunmasını ve yavaş
yavaş salınarak diş ve çevresinde depolanmasını sağlarlar. Florür vernik (% 5 NaF) kullanımı, diş çürüklerinin önlenmesinde oldukça etkilidir ve koruyucu alanda standart sayılmaktadır. Amerikan Diş Hekimleri Birliği, Amerikan Pediatrik Diş Hekimliği Akademisi ve Amerikan Pediatri Akademisi, Avrupa Pedodonti Akademisi yüksek çürük risk gruplarında vernik uygulamasını önermektedir. Florür verniğinin diş çürüğünü tamamen önleyeceği düşünülmemelidir. Florür vernikleri çocukların dişlerinin doğru miktarda florürlü diş macunu ile fırçalanması, düzenli olarak diş ipi kullanılması, düzenli olarak diş hekimi kontrolüne gidilmesi ve sağlıklı beslenme durumunda diş çürüğüne karşı en etkili korunma yöntemidir. Uygulamanın sıklığı çocuğun diş çürüğü riskine bağlı olmaktadır.
Florür Verniği Güvenilirmidir?
Florür vernikleri çocukları diş çürüğüne karşı korumada diş hekimleri ve çocuk hekimleri
tarafından dünya genelinde uygulanan güvenilir bir yöntemdir.
Periyodik olarak uygulanmaları, çocuğun aynı zamanda düzenli olarak bir diş hekiminin
kontrolünde olmasını, çürüklerin daha başlangıç halinde iken saptanmasını ve durdurulmasını sağlar. Bunlara ek olarak çocuk, diş hekimi ve yapılan işlemler ile sağlıklı bir ilişki kurar ve yaşam boyu sürdüreceği olumlu bir sağlık davranışı geliştirir.
Florür vernikleri üretici firmalar tarafından tek kullanımlık paketler halinde üretilmektedir.Diş hekimi tarafından diş minesinin yüzeyine tek kullanımlık fırçalar ile ince bir film tabakası halinde uygulanır. Klinik koşullarında ve tükürük emici yardımı ile uygulanmalıdır. Bu şekilde florürün yutulma riski az olmaktadır. Uygulanması hızlı, pratik ve ağrısızdır. Yapışkan kıvamdadır, tükürük ile temas edince sertleşmektedir. Çocukların tolere edebileceği tat ve kokuya sahiptirler.
Florürün zararlı etkileri var mıdır?
Florürün zararlı etkileri kronik ve akut flüorür toksikasyonu olarak iki şekilde görülebilir. Kronik florür toksikasyonu, doğal su kaynaklarında yüksek dozda (1ppm’den fazla) florür bulunan bölgelerde yaşayanlarda görülen bir durumdur. Bu durumun görülebilmesi için bireylerin yüksek dozda florüre büyüme ve gelişim döneminde uzun süre (yıllarca) kümülatif olarak maruz kalması gereklidir. Bu olgularda alınan doza ve süreye bağlı olarak dişlerd (lekeli diş minesi) ve kemiklerde florozis olarak adlandırılan durum ortaya çıkar. Bu durum Türkiye gibi içme sularında florür bulunmayan ülkeler için yaygın değildir. Ülkemizde sadece Ağrı, Doğu Beyazıt ve Isparta gibi illerde florozis olgularına rastlanmıştır. Bu bölgelerde, içme suyunda yapılan düzenlemeler ile günümüzde 40 yaş üzerindeki bireylerde bu tür vakaya rastlanmamıştır. Piyasada satılmakta olan içme sularındaki flor miktarı 0.025 – 0.58 arasında değişmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından belirlenen optimal düzeylerden düşüktür. (0.7-1.2 ppm) Akut toksikasyon ise kaza ile florür içeren ürünlerin çok miktarda vücuda alınması ile gerçekleşir. Bu tür durumlarda, mutlaka uzman bir diş hekimine başvurulmalı ve kazaya uğrayan kişi en kısa sürede hastaneye ulaştırılmalıdır. Florür içeren diş macunları, gargaralar vb. tüm ilaçlar gibi küçük çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklanmalıdır.
Erken çocukluk döneminde, genellikle ebeveyn kontrolü olmadan çocuğun diş fırçalaması ve
de fluorür içerikli diş macununun sık ve gerekenden fazla uygulanması özellikle de yutulması
ile dental fluorozis görülebilmektedir. Ancak diş muayenesi esnasında hekim tarafından
uygulanan topikal fluorürün fluorozise sebep olduğu hiç görülmemiştir. Fluoroziste dişlerin
üzerinde oldukça açık beyaz lekeler görülmektedir. Sıklıkla diş hekimi tarafından muayene
sırasında fark edilmektedir. Hafif fluorozis ağrılı bir durum değildir, dişlerin fonksiyonunu veya sağlığını etkilememektedir. Çocuğun sürekli dişleri sürmeye başladığında (yaklaşık 8 yaş civarı) fluorozis riski sona ermektedir.
Sonuç olarak:
Diş yüzeylerine yüzeyel olarak uygulanan az miktardaki florürün ağız diş sağlığının korunması ve sürdürülmesini sağladığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bununla birlikte, günümüzde tıpta ve kozmetik alanında kullanılan tüm kimyasal maddelerde olduğu gibi sistemik olarak optimalden fazla miktarda alınan florürün toksik ve istenmeyen yan etkileri bulunduğu da iyi bilinmektedir.Bu bilgilerin ışığında macunların kontrolsüz kullanımda florürün dental florozise nedenolabileceği ancak kanser, Down sendromu, konjenital malformasyonlar, küçük bebeklerde ölüm, ölüm, IQ/mental gerilik, iskeletsel florozis, guatr, primer dejeneratif demans, bilinçte azalma, menarş yaşı, idrar yolu taşları gibi diğer problemlerle ilişkisi konusunda kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Çürük önlemek için kullanılan yüzeyel florür kaynakları toksik dozda florür içermemektedir ve güven vericidir. Diş hekimleri florür uygulamalarında gereken önlemleri alacak eğitim ve beceriye sahiptirler. Diş hekimlerinin önerdiği uygun miktarlarda kullanılan flor insan sağlığı üzerine hiçbir yan etki oluşturmamaktadır. Birçok ürünün hakkındaki asılsız söylentiler sağlığınıza zarar verebilir.
20 lik diş çekimi öncesinde oluşum evrelerine baktığımızda 12 yaşlarında başlayıp 20 li yaşlarda devam eden, yandaki resimde görüldüğü gibi bir süreç işlemektedir. Burda ne kadar erken davranırsak o kadar çabuk iyileşme ve kolay çekim olur.
20 lik Diş Çekimi, diş diziliminin en sonunda yer alan, alt ve üst çenede ikinci azı dişlerin sürmesinden daha sonra sürmeye çalışan azı dişlerimiz mevcuttur. Bu dişler genellikle 14- 20 yaş aralığında ve çenenin her iki yanında zorlayıcı şekilde sürmeye çalışırlar. Ancak çoğunlukla çene kemiği içinde kendilerine düzgün sürebilecekleri bir alan bulamadıkları için gömülü kalırlar. Çenedeki tüm dişlerin gömülü kalma ihtimali vardır ancak en sık gömülü kalan dişler alt üçüncü azı dişlerimiz yani alt yirmi yaş dişlerimizdir. Genellikle yirmili yaşlarda başımızı ağrıtan dişler oldukları için yirmi yaş dişi olarak adlandırılmışlardır.
Doğal sürme zamanları geldiği halde; çene kemiği içinde kalıp normal konumunu alamayan dişler gömülü diş olarak adlandırılır. Gömülü diş operasyonu korkulmaması gereken bir operasyondur. Dişler çeşitli sebeplerle çene kemiğinin içerisinde gömük kalabilirler. En sık gömük kalan dişlerin başını 20’lik dişler olarak da bilinen 3. büyük azı dişleri çekmektedir. Ancak köpek dişlerinin ve küçük azı dişlerinin gömük kalması da oldukça sık karşılaşılan bir durumdur.
Yirmi yaş dişleri neden gömülü kalırlar?
Yirmi yaş dişlerinin gömülü kalmaları ile ilgili ortaya atılmış birçok teori mevcuttur. Genetik olarak anneden gelen küçük çene yapısı ile babadan gelen büyük diş yapısı sonucundaki uyumsuzluklar, beslenme alışkanlıkları, süt dişlerinin erken kayıpları, çenede enfeksiyon, kist gibi patolojik oluşumların varlığı gibi birçok etkenin 20 yaş dişlerinin gömük kalmasına neden olduğu düşünülmüştür.Yine rafine ve yumuşak besinlerle beslenme sonucunda çene gelişiminin giderek daha sınırlı olması, yirmi yaş dişlerinin gömülü kalmasına dair bir neden olarak düşünülmüştür.
Yirmi yaş dişleri ne tür zararlar verirler?
Gömülü dişler, sıklıkla da 20 lik diş, çene kemiği içinden ağız içine doğru sürme için yeterli yer bulamadığında çene kemiğinde ve çevreleyen dokularda çeşitli rahatsızlıklara neden olurlar. Bunlardan en sık rastlananı ilgili bölgedeki diş ve çene ağrılarıdır.Yirmi yaş dişlerinin hemen önündeki ikinci büyük azı dişlerinde çürük olmamasına rağmen basıya bağlı ağrılar gözlenebilir. Gömülü yirmi yaş dişlerinin çekilmemesi durumunda bu basının devam etmesi nedeniyle ikinci büyük azı dişlerinde çürük, diş köklerinde erime ve apse oluşumu söz konusu olabilir. İhmal edilen durumlarda çene kemiği içinde kistler oluşarak daimi dişlerin kaybına ve çene kemiğinde kemik erimesine neden olabilirler.
Bütün 20 lik Dişler Çekilmeli mi?
Her gömük diş cerrahi olarak alınma gerekliliği yoktur ve çevre dokulara zararı olmayan, hastada sıkıntı oluşturmayan, çevresinde kistik değişiklikler bulunmayan gömük dişler takip edilmek koşuluyla çene kemiğinde bırakılabilir. Eğer gömük dişlerin herhangi bir sebeple alınması gerekiyorsa bu durumda cerrahi bir müdahale gerekmektedir.
Cerrahi operasyon düşüncesi de pek çok hastanın psikolojisini olumsuz yönde etkilemektedir.
20 lik Diş Çekiminden Korkmayın
20 lik diş çekimi sırasında hastaların büyük bir kısmı enjeksiyon anını hissetmez ve hatırlamaz. Tedavi tamamlanıp sedasyon sonlandırıldığında yarım saatlik bir opersayonu beş dakikada bitmiş gibi hatırlarlar. Tüm tedavi sırasında uyanık ve bilinçli olan hastalar, bu şekilde rahat ve konforlu geçirdiği operasyon sonrasında dental fobisini de büyük ölçüde yener. Büyük bir cerrahi sonrası bile gülerek mutlu bir şekilde klinikten evinize gitmeniz nitröz oksit sedasyon yöntemiyle mümkündür.
Gömük Diş Belirtileri Nelerdir?
Düzgün bir şekilde çıkan yirmilik dişler genellikle hiçbir soruna neden olmamaktadır. Fakat gömülü olan ve düzgün bir şekilde hizalanmayan yirmilik dişler, bir takım problemleri beraberinde getirebilir.
Yirmilik dişlerin en sık görülen belirtileri şunlardır;
20lik diş belirtileri arasında en sık rastlananlar, ağrı ve hassasiyettir. Kişi besinleri çiğnerken, şiddetli bir ağrı hissedebilir. Yirmilik dişler, baş, çene ve kulak ağrılarına da neden olabilmektedir. Ağız kokusu, lenf bezlerinde şiddet ve hassasiyet gibi durumlar da, yirmi yaş dişlerinin belirtileri arasındadır.
20 lik diş çekimi Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?
20lik diş ameliyatından sonra, 1 gün boyunca ağız çalkalanmamalıdır. Operasyon sonrası, ağızda şişlik ve ağrı oluşabilir. Ağrıları hafifletmek için, hekimin uygun gördüğü ağrı kesiciler kullanılabilir. Şişlik durumunda, bölgeye buz kompresi uygulanabilir. Yirmilik diş ameliyatından sonra en az 3 gün sigara ve alkol kullanılmaması, oldukça önemlidir. İlk bir hafta fazla soğuk ve sıcak gıdalar tüketilmemeli, asitli içeceklerden uzak durulmalıdır.
Hamilelikte Diş Ağrısı, hamile kadınlarda hormonal dengenin (östrojen, progestenon) ani değişimine bağlı olarak, özellikle diş etleri diş iltihaplanmalarına çok eğilimlidir. Eğer dişler üzerinde biriken yiyecek artıkları tamamen temizlenmezse, basit dişeti iltihabı adı verilen “Gingivitis” gelişir. Diş etleri şişkin, kırmızı ve kanamalı bir hal alır. Bunu engellemek, etkili bir şekilde fırçalayarak ve diş ipi kullanarak mümkün olabilmektedir.
Ayrıca hamilelik döneminde iyi huylu diş eti tümörleri de gelişir ve gebelik sonunda kendiliğinden geçer.
Hamilelik Döneminde Mide Bulantıları;
Sabah bulantıları olan, sık sık kusan gebelerde, ağız ortamı asit seviyesi yüksek olduğu için dişlerde aşınma, çürüme, hassasiyet oranı artar. Bu da yine iyi bakımla önlenebilir. Fakat kusmadan hemen sonra fırçalamak ortam asiditesinin maksimum olmasından dolayı pek tercih edilmez.
Çünkü dişlerde arınma görülebilir. Bu yüzden kusmadan hemen sonra ağzı bol su ile çalkalamak ve ancak 20-30 dakika sonra dişleri fırçalamak daha uygundur. Gebelerde fırçalama bulantıyı artırıyorsa, en azından bol su ile ağzı çalkalamak yine de faydalı olacaktır.
Kalsiyum İhtiyacı;
Çevremizde anne karnındaki bebeğin, annenin vücudunda bulunan kalsiyumu çektiği ve dişlerini çürüttüğü gibi bir inanış vardır. Fakat bu doğru değildir. Bebek kalsiyumu önce tüketilen gıdalardan, sonra da annenin kemiklerinden sağlar. Hamilelik esnasında oluşan çürükler yetersiz ağız bakımı ve diğer faktörlerden kaynaklanır.
Gebeliğin ilk 3 ayı bebeğin oluşumunun başladığı ve en hızlı gerçekleştiği evredir. Bu dönemde, mecbur kalmadıkça diş uygulaması yaptırmaktan kaçınmak gerekir.
Diş Kontrolleri;
Hamilelikte diş ağrısı dikkatle takip edilmelidir. Dişetlerinde şişme, kızarıklık, kanama arttığı için diş temizliği ve ağız hijyen eğitimi bu dönemde önemlidir. 3 – 6 ay arasındaki dönemde röntgen ve diş çekimi dâhil tüm uygulamalar yapılabilmektedir. Bu dönemde ihmal edilebilecek her sorun, ileride ağrı ile doğumun daha erken başlamasına sebep olabilir.
Bu yüzden başlangıçta, yani gebelik öncesi kontrolden geçmediyseniz bile 3 – 6 aylık dönemde mutlaka kontrolden geçilmelidir. İlk 3 aylık dönemde oluşabilecek sorunlarda mecbur kalınmadıkça daha çok geçici tedaviler uygulanıp, kalıcı tedaviler 3 – 6 ay arasındaki döneme veya gebelik sonrasına bırakılır. Doğru olan, hastanın kadın doğum uzmanıyla görüşüp kişinin düşük, erken doğum riski, aşırı korku, panik gibi faktörler elenirse her dönemde diş çekilebilir, dolgu yapılabilir, apse tedavi edilebilir. Çünkü ağrının yaptığı stres bebek için daha zararlı olabilir.
Diş İpi Kullanımı;
Hamilelik döneminde tükürük akışının azalmasıyla da zaten hassas olan diş etleri, tükürüğün yıkayıcı etkisinin azalmasıyla da daha da kötü bir hal alabilir. Bu yüzden ağızda oluşan plak çok iyi bir şekilde uzaklaştırılmalı ve azalan tükürüğün yıkayıcı etkisi iyi fırçalama, diş ipi kullanımı ve bol su ile çalkalama ile önlenmelidir.
Gebelik döneminde oluşan apselerde kadın doğum uzmanıyla görüşerek tetrasiklin grubu antibiyotikler dışındakiler görüşülerek kullanılabilir. Eğer çok gerekli değil ise röntgen de anneye giydirilen kurşun önlük ile çekilebilir. Gebelik döneminde direnç, dengeli beslenme, sağlıklı olma, ilaçlardan uzak durma, bebeğin gelişimi için en önemli faktörlerdir. Flor dişler üzerinde koruyucu etkiye sahiptir. Fakat gebelikte alınacak florün bebek üzerinde ekstra bir faydası pek yoktur.
Hamilelikte kadın hormonlarındaki değişiklikler diş eti hastalıklarıriskini artırmaktadır. Bu hormonal değişiklikler ağız içerisinde hassasiyet ve diş etlerinde kızarıklık ve kanamalara neden olabilmektedir.
Hamilelikte Diş Sağlığı Kabaca Üç Dönemde İncelenir.
İlk üç aylık dönem
Bu dönem bebeğin çok hassas olduğu bir dönemdir. Gereksiz müdahaleler düşüğe sebep olabilir. Fakat ağrıya sebep olmuş ve/veya müdahale edilmediği taktirde daha çok zarara neden olabilecek durumdaki dişlerin çekim, kanal tedavisi gibi acil olarak tedavi edilmesi gereken durumlarında, çekinmeden diş hekimine gidilmelidir. Diş hekimi , bebeğe zarar vermeyen ilaçlarla tedaviyi sağlayacaktır.
İkinci üç aylık dönem
Bu dönem , hamilelik sonuna kadar ertelenmesi uygun olmayan diş çekimi, dolgular, kanal tedavileri vb. pek çok tedavinin yapılması için en uygun olan dönemdir.
Üçüncü üç aylık dönem
Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmıştır. Aynen ilk üç aylık dönemde olduğu gibi, acil tedaviler dışında diş hekimi müdahale etmeyecektir.
Hamileliğin ilk üç ayında bebeğin organ gelişim evresi olan ilk üç ayda etkili dental tedaviden kaçınılmalıdır.
Tedaviler ikinci üç aya ertelenmelidir.
Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekoloğun önerileri doğrultusunda dental tedavi yapılmalıdır.
Son üç ayda tedavi için gerekli olan pozisyonları rahat alalaması ve koltukta uzun süre oturamaması nedeni ile diş tedavisi yaparken anne rahatsız olabilmektedir.
Hamilelikte Diş Bakımı ve Önemi
Günlük ağız ve diş bakımım kesintiye uğratılmamalıdır.
Hamilelik öncesi tam bir ağız muayenesinden geçerek optimal ağız hijyenine kavuşmalı ve bunu sürdürme alışkanlığını kazanmalıdır.
Çünkü plak birikimi, vediş eti hastalıkları ile hamilelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler arasında direkt ilişki vardır.
Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassa yapar.
Günde en az iki kez diş fırçası ve diş ipi kullanarak etkili diş bakımı yapılarak plak birikimine engel olunmalıdır. (Bakınız, Diş Fırçalama)
Ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve dişeti hassasiyetini azaltır.
Hamilelikte Dental Anestezi
Hamilelik esnasında birçok ilacın kullanılmaması ya da kontrollü kullanılması önerilmesine karşın, dental tedavilerde kullanılan lokal anesteziklerin herhangi bir yan etkisi rapor edilmemiştir.
Lokal anestezi kullanılmasında üretici firmanın önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir.
Herhangi bir uyarı yoksa lokal anestezik kullanmada bir sakınca yoktur.
Anestezi altında yapılan tedavide hasta ağrı duymayacak ve daha az stres yaşayacaktır.
Diş çekimi yada herhangi bir müdahale için gebelik sırasında lokal anesteziklerin kullanılmasında üretici firmanın önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir. Herhangi bir uyarı yoksa kullanmada bir sakınca yoktur.
Antibiyotik kullanımı özellikle Penisilin ve türevleri (amoxicilline vs. ) kullanımını bebek için herhangi bir sakıncası yoktur.Tetrasiklin gurubu antibiyotikler alınmamalıdır. Tetrasiklin gebelik sırasında alınırsa bebeğin dişlerinde tetrasiklin renklenmeleri dediğimiz renklenmeler oluşur.
Ağrı kesici kullanmada dikkat edilmeli ve kesinlikle üretici firmanın önerilerine uyulmalıdır.
Diş hekimliğinde kullanılan röntgen makinalarında radyasyon çok düşük seviyede olmasına rağmen hamilelerde röntgen çekiminden kaçınılmalıdır.
Zorunluluk yoksa bu işlem doğum sonrasına ertelenmelidir.
Eğer acil bir tedavi için kesinlikle röntgen filmi çekilmesi gerekiyorsa :
Anneye özel koruyucu önlük giydirilmeli, hızlı film kullanarak ve düşük doz uygulaması yapılmalıdır.
Hamilelik Gingitisi (Pregnancy Gingivitis)
Hamileliğin erken safhalarında diş etlerinde şişlikler, kızarıklıklar gözlenebilir. Bu şekildeki diş eti oldukça hassastır ve kolayca kanar.
Hamilelik sırasında kadınların diş etlerinde oluşan bu değişiklikler nedeni östrejen ve progesteron hormonlarının salgılarının artmasından kaynaklanmaktadır.
Hamilelik gingivitisi genellikle hamileliğin 2.Ayında başlayıp 8.Ayında en üst seviyeye çıkar, doğumdan sonra kendiliğinden iyileşir.
Günlük düzenli ağız diş bakımı yapmayan kişilerde oluşan ve diş etinin tahrişine neden olan bakteri plağı ya da diştaşı gibi etkenler hamilelik gingivitisi tablosunu daha ciddi boyutlara taşıyabilmektedir. Eğer dişlerde derin tartar birikimi varsa diş hekimi tarafından elimine edilmelidir. Diğer diş tedavilerinde olduğu gibi tartar temizliği de özellikle hamileliğin ikinci üç ayında yapılamalıdır.
(Gebeliğin ilk üç ayında bebeğin organları gelişme aşamasındadır. Bu safhada neden olunan bir bakteriyemi bebeğin organ gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.)
Üçüncü üç ayda da anne koltuğa rahat oturamaz ve aşırı stres erken doğuma neden olabilmektedir.
Hamilelikte Diş Ağrısı ve Çekimi
Hamilelik tüm vücudun fiziksel ve psikolojik yönden pek çok değişikliklere uğradığı bir dönemdir. Ağzımız ise vücudun bu tür değişikliklerine karşı çok hassas olan bir bölgesidir.
Anne adayı hamilelik süresince ister istemez devamlı bebeğini düşündüğü için kendi kişisel bakımını ihmal edebilir. Mide bulantıları ve kusmalar ağız içinde zararlı etkilere neden olur. Bazı yiyecek ve içeceklere karşı aşırı ilgi veya aşırı tiksinme duyulması sonucu ağız da bundan etkilenir.
Hormonal etkiler sonucunda ağız içinde bazi degisimler olur. Örneğin kandaki ve tükürkteki asit miktarı arttığ için dişlerin çürümesi kolaylaşır. Çünkü en basit anlatımıyla , dişin çürümesi demek , bakterilerin salgıladığı asitlerle yumuşaması demektir. Diş eti rahatsızlıkları da eskisinden daha kolay ve daha sık oluşacaktır.
Hamile olmayı düşünen veya hamile olan her kadın mutlaka bir diş hekimi kontrolünden geçmeli , ağız sağlığı için neler yapması veya yapmaması gerektiğini öğrenmeli ve gereken tedavilerini yaptırmalıdır. Bu hem annenin hem de çocuğunun sağlığı için çok önemlidir.
Gebelikte Diş Röntgeni
Bu dönemde tedavi için çok gerekli ise ağız içinden 1-2 film alınabilir.Her ne kadar dişhekimliğinde çekilen röntgenlerde verilen radyasyon miktarı çok az ve karın bölgesine çok yakın değilse de gelişmekte olan bebeğin ışın almasını önlemek için mutlaka kurşun önlük kullanılması gerekir.Yine de ilk üç ay film çekilmesinden kaçınmak gerekir.
Hamilelikte Diş Ağrısı ve Çürüğü
Daha öncede de belirtildiği gibi hamilelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği inancı kesinlikle doğru değildir. Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratır. Bu dönemde dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenleri şunlardır;
Bebek beslenen dönemde tatlıya, aburcubura aşırı istek belirir ve bunlar yendikten sonra diş fırçalama ihmal edilir
İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göstermeyebilir.
Gebelik hormonlarının (östojen, progertron) etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan anne, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. İşte bu nedenlerden ötürü bu dönemde diş sağlığına daha özen göstermek gerekir.
Bebeğin Diş Sağlığı İçin Yapılması Gerekenler
Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein,A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir. Bunun yanı sıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanı sıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak,çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Bebeğin diş bakımı ve beslenmesi ile ilgili bilgi edininiz.
Hamilelikte Antibiyotik Kullanımı
Bu dönemde bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılması gerektiğini belirtmiştik. Ancak kullanılan her antibiyotiğin bebeğin dişlerinde lekelenmelere neden olduğu kanısı yanlıştır. Dişlerde renklenmelere neden olan antibiyotik grubu tetrasiklinlerdir. Bunun dışındaki antibiyotiklerin renklenme yaptığı kanıtlanamamıştır.